Feeds RSS
Feeds RSS

8 Mart 2010 Pazartesi

Körling Nedir?

Körling (İng. Curling), 42 metre boyu, 4,3 metre eni olan buzdan bir pist (rink) üzerinde oynanan bir olimpik takım oyunudur.
Buz üzerine disk şeklinde iç içe çizilmiş üç halka hedefi, evi oluşturur. Pistin iki ucunda olan 3,66 m çapındaki evin; oyun hattı, hogdan uzaklığı 6,4 m, birbirlerinde uzaklığı 34,7 m.'dir. Puan, ev'in merkezine karşı takımdan daha yakına taş atarak kazanılır.
Hassaslık seviyesi ve kazanmak için ortaya konan stratejik düşüncenin karmaşık yapısı sayesinde curling "buz üzerinde
satranç" olarak değerlendirilir.
Körlinge dair en eski kayıt 1541 yılında İskoçya’da oynandığını gösteriyor. 4’er oyuncudan oluşan iki takımın mücadelesi şeklinde gerçekleşiyor. 1924 yılında olimpiyatta spor olarak yer almıştı. Ancak daha sonra olimpiyat dışı kaldı. 1924 yılından sonra pek çok kez olimpiyatlarda gösteri sporu olarak yer aldı. 1998 Nagano olimpiyatından beri olimpiyatlarda resmi spor olarak yer alıyor.

Oyun Pisti - Rink [değiştir]

Rink, iki ucunda (iç içe çizilip boyanmış üç halkanın oluşturduğu hedefin,) evlerin bulunduğu buz pistidir. 3,66 m çapındaki evlerin önünde, 6,4 m mesafede oyun hattı, hog bulunur. Rinkin ve evlerin ortasından boylu boyunca tee hattı (ingilizce: tee line) uzanır. Evlerin ortasından geçen rinki enine kesen merkezi çizgiler (ingilizce:center lines) ile tee hattı evleri dört eşit dilime ayırır ve evlerin ortasındaki düğmeyi (ingilizce:button) oluştururlar. İç içe geçen çizgiler taşların merkeze yakınlığına karar verilmesinde rol oynarlar. En dıştaki çemberin dışında kalan taşlar evde değildir, skor üretmezler. Düğmeden 3,66 m ilerde merkezi çizgiye paralel (çentik) çizgi(si)nin ortasında çentik (ingilizce:hack) bulunur. Çentikler atış için itiş desteği olurlar. Atıcılar genelde ayaklarıyla çentikten destek alarak atışlarını gerçekleştirirler. Kapalı rinklerin iki ucunda kenarları 7,6 cm'i geçmeyen iki adet sabit kauçuk çentik bulunur. Hareketli çentikler de kullanılabilir.
Pistin hazırlanması sırasında buzun üzerine su damlalarının püskürtülmesiyle (pebble) çakıl denilen yüzey oluşturulur. Çakıl ile taşın sürtünmesinden taş dışa doğru yahut içe doğru dönerek ilerler, bu da güzergahın kıvrılmasına (ingilizce:curl) yol açar. Bu çakıl katmanının oyun süresince aşınması ile bu kıvrılma da oyun boyunca değişir. Ayrıca rinkin oyun süresince aynı sıcaklıkta, -6 °C'de kalması da sağlanmalıdır.
Rink'te en uygun koşulları sağlamak tam bir bilimsel çaba gerektirir. Pek çok körling salonunda işi sadece buzun durumuyla ilgilenmek ve sahayı hazırlamak olan kişiler görevlidir.
Bazen buz kristalleri taşın altına yapışır, bunun sonucunda taşın güzergahında sürtünmeyi arttırır ve taşın güzergahını değiştirir. Çakıl azaldıkça ve eğer pisti oluşturan suyun içindeki minerallari ayrıştırıcı özel işlem uygulanmamışsa taşın altına yapışmalar ve sürtünme artar.

Oyun Pisti - Rink [değiştir]

Rink, iki ucunda (iç içe çizilip boyanmış üç halkanın oluşturduğu hedefin,) evlerin bulunduğu buz pistidir. 3,66 m çapındaki evlerin önünde, 6,4 m mesafede oyun hattı, hog bulunur. Rinkin ve evlerin ortasından boylu boyunca tee hattı (ingilizce: tee line) uzanır. Evlerin ortasından geçen rinki enine kesen merkezi çizgiler (ingilizce:center lines) ile tee hattı evleri dört eşit dilime ayırır ve evlerin ortasındaki düğmeyi (ingilizce:button) oluştururlar. İç içe geçen çizgiler taşların merkeze yakınlığına karar verilmesinde rol oynarlar. En dıştaki çemberin dışında kalan taşlar evde değildir, skor üretmezler. Düğmeden 3,66 m ilerde merkezi çizgiye paralel (çentik) çizgi(si)nin ortasında çentik (ingilizce:hack) bulunur. Çentikler atış için itiş desteği olurlar. Atıcılar genelde ayaklarıyla çentikten destek alarak atışlarını gerçekleştirirler. Kapalı rinklerin iki ucunda kenarları 7,6 cm'i geçmeyen iki adet sabit kauçuk çentik bulunur. Hareketli çentikler de kullanılabilir.
Pistin hazırlanması sırasında buzun üzerine su damlalarının püskürtülmesiyle (pebble) çakıl denilen yüzey oluşturulur. Çakıl ile taşın sürtünmesinden taş dışa doğru yahut içe doğru dönerek ilerler, bu da güzergahın kıvrılmasına (ingilizce:curl) yol açar. Bu çakıl katmanının oyun süresince aşınması ile bu kıvrılma da oyun boyunca değişir. Ayrıca rinkin oyun süresince aynı sıcaklıkta, -6 °C'de kalması da sağlanmalıdır.
Rink'te en uygun koşulları sağlamak tam bir bilimsel çaba gerektirir. Pek çok körling salonunda işi sadece buzun durumuyla ilgilenmek ve sahayı hazırlamak olan kişiler görevlidir.
Bazen buz kristalleri taşın altına yapışır, bunun sonucunda taşın güzergahında sürtünmeyi arttırır ve taşın güzergahını değiştirir. Çakıl azaldıkça ve eğer pisti oluşturan suyun içindeki minerallari ayrıştırıcı özel işlem uygulanmamışsa taşın altına yapışmalar ve sürtünme artar.

Oyun malzemeleri [değiştir]

Ayakkabılar [değiştir]

Körling için oyuncular özel ayakkabılar giymek zorundadırlar. Ayakkabının tekinin tabanında kaydırıcı (slider) denen teflondan ya da benzer malzemeden pürüzsüz bir hat bulunur. Kaydırıcı haricen başka bir ayakkabının altına da yapıştırılabilir bir malzemedir. Kaydırıcı sayesinde oyuncu çentikten ayrılıp atışını yaparken kayabilir. Solak oyuncuların sağ teklerinde, sağ elini kullanan oyuncuların sol teklerinde kaydırıcı bulunur. Diğer tekin altında ise çekişi artırmaya yarayan kauçuk bir hat bulunur.

curling süpürgesi kayanın önünde buzu süpürüp güzergahını kaybetmemesi için kullanılır.

Süpürge (veya Fırça)

Körling süpürgesi kayanın önündeki buz yüzeyini süpürmek için kulanılır. Hızlı bir süpürme ile yüzeydeki buzu eritecek, azalan sürtünme sayesinde taş ivmesini koruyacaktır. Bu da taşın doğrultusunu kaybetmemesini sağlar. Beyhude gibi görünmesine rağmen, süpürge pist üzerindeki buz artıkların kaldırılması için de kullanılır. Skip rink'in diğer ucunda atıcıya kayayı fırlatması gereken doğrultuyu göstermek için de süpürgeyi kullanır. Bazı atıcılar da taşı fırlatırken süpürgelerini dengelerini sağlamada kullanırlar.
Önceleri
mısır püsküllerinden yapılma süpürgeler kullanılmış. Zamanla fırçalar mısır süpürgelerinin yerini almış. Günümüzde bu spora has özel fırçalar kullanılmaktadır. Ama hala süpürge olarak adlandırlmaktadırlar.
Körling taşı, veya kaya, 19,96 kg dır ve üzerinde, fırlatıldığında dönmesini de sağlayan, taşıma sapı bulunur. Eğer sap taşın boyunca döndürülmüş ise (sağ elli atıcılar için saat yönünde, solak atıcılar için saat yönünün tersine doğru) atış "in turn" kabul edilir ve eğer sap, taştan uzağa doğru döndürülmüşse (sağ elli atıcılar için saatin ters yönünde, solak atıcılar için saat yönüne doğru), "out turn" denir. Sap renkleri takımların taşlarını birbirlerinden ayrılmasına yarar (genellikle bir takım sarı diğeri kırmızı saplı taş kullanırlar). Sapta hog çizgisi ihlallerini tespit için bir algılayıcı da bulunabilir[1]
Taşın altı düz değil konkavdır. Bu sayede buzla temas halindeki ("çalışan yüzey") konkav tabanın altında sadece 6 - 12 mm genişliğindeki hat olur. Bu dar çalışma yüzeyi sayesinde buzun üstünde bulunan çakıl tabakasının taşın hareketine katkısı olur. Düzgün şekilde hazırlanmış buzda, kayanın güzergahı kayanın döndüğü yöne doğru bel verip (kavis alıp) hedefine ilerleyecektir. Bu kavisin derecesi, buzun hazırlanması ve oyun sırasında güzergahın deformasyonuna bağlıdır. Kayanın iyi kavis aldığı buz kaygan nitelendirilir.
İskoçlar kaliteli taşların Ayrshire sahilindeki Ailsa Craig'de bulunan Ailsite adı verilen belirli bir granitten olması gerektiğine inanmaktadırlar. İskoç Curling Taşı Şirketi'ne göre; Ailsite su emme kapasitesi az olduğundan, donma ve erimenin yol açtığı aşınmayı önler[2]. Eskiden bütün curling taşları bu granitten yapılırdı.
Lakin, ada şimdilerde doğal hayatı korumak için korunmakta ve artık madencilikte kullanılmamaktadır. Ailsite'ın az bulunmasından dolayı, Olimpik seviyede kayaların fiyatları 1500 $'a erişebilmektedir. Bir çok curling klübünde ailsite'a başka granit taşlar yapıştırılarak çalışan yüzey oluşturulmuştur. Bazı düşük bütçeli kulüplerde betondan yapılma curling taşları da kullanılmaktadır.
Turin 2006 Kış Olimpiyatı'nda kullanılan curling taşları, İskoçya'nın Kuzey batısında bulunan Llyn Yarımadasındaki Yr Eifl dağındaki madenlerden çıkarılan Garn For granitindendi.

Özel ekipmanlar

Kaya için Eye On The Hog[3] adı verilen özel bir sap geliştirilmiştir. Bir entegre elektronik devre kayanın hog çizgisini geçmesinden evvel elden çıkmasına yardım sağlar. Sap metal boya ile kaplanmıştır; bir devre fırlatanın elinin hala temas halinde olup olmadığını ölçer ve bir hog hattındaki bir başka devre hattı geçişini kontrol eder. Sapın altında yer alan lamba vasıtası ile hog çizgisini geçtikten sonra temas olup olmadığı anlaşılır. Bu sayede kontroller insan hatasından arındığı gibi, hog çizgisi görevlilerine duyulan gereksinimi de ortadan kaldırır. Negatif tarafı bu ekipmanın tanesinin 650 $ olmasıdır (bir turnuvaya katılan takımlardaki tüm kayalarda kullanılması gerektiğinden maliyet oldukça yüksek olacaktır). Bu yüzden olimpiyatlar gibi üst düzey ulusal ve uluslararası yarışmalarda kullanılırlar.
Kayalar oyuncular tarafından kayarken sapları vasıtası ile fırlatılmak için dizayn edilmiş olsalar da kayaların fırlatılmasına yardımcı olmak amacı ile "dağıtım sopaları" da geliştirilmiştir. Bu sopaların dizaynları sapa takılmalarını sağlar ve böylece atışı gerçekleştirecek oyuncu elini kayadan çekmek için eğik olarak kaymak zorunda kalmaz. Bu sopalar sayesinde engellilerin ve sağlık problemlerinden dolayı eğilemeyenlerinde bu sporu yapması sağlanmıştır. Kanada Curling Birliği Curling Kuralları'na göre "Dağıtım sopaları yardımıyla oyuncuların kayaya ellerini sürmeden atış yapmaları kabul edilebilirdir (kurallar dahilindedir)."

Oynanışı

Bir maç on (oyun) son(un)dan ibarettir. Eğlence için genelde 8 veya 6 sonla oynanır. Bir (oyun) son(u) her iki takımın tüm oyuncularının iki atış hakkını, toplam 16 kayayı kullanmasıdır. Eğer 10 (oyun) son(u) bittiğinde eşitlik varsa bir son daha tie break (uzatma) eli olarak oynanır. Bu uzatma eli de beraberliği bozamamış ise beraberlik bozulana kadar son oynanmaya devam edilir. Kazanan tüm sonlar bittiğinde en fazla puana sahip olan takımdır (Bakınız Skor başlığı)
Herhangi bir seviyedeki karşılaşmada tüm sonlar bitmeden kaybeden takımın kazanma şansı kalmasa bile maçı terketmesi uygun değildir. En çekişmeli turnuvalarda 8 son tamama ermeden kaybeden takımın terketmesine izin verilmez. Çekişmeli turnuvalarda kaybeden takımın "taşlarının bitmesi" ile maç sona erer; bu da sonuncu sonda kaybeden takımın elindeki taşların beraberliğe yetecek olandan az kalmasına verilen addır.
Uluslararası yarışmalarda her taraf kendine verilen 73 dakikada tüm atışlarını tamamlamalıdır. Ayrıca her takımın her 10 sonda iki adet 60 saniye mola hakkı vardır.

Atış

Kayayı fırlatırken hog çizgisini geçmeden elinden çıkarmanız gerekmektedir (oyuncular ellerinden kayayı çıkarırken genellikle kayarlar).
İlk üç oyuncu kayalarını fırlatırken, skip oyuncuları yönlendirmek için pistin diğer ucunda beklemektedir. Skip atış yaparken yerine "üçüncü" skip'in yerini alır. Böylece her kaya fırlatıldığında bir oyuncu kayanın başında fırlatmak için bir diğeri pistin diğer ucunda yönlendirmek için bulunur.
Geriye kalan iki oyuncu, ellerindeki süpürgeler vasıtasıyla, kayayı takip eder ve önündeki buz tabakasını süpürerek güzergahta ilerlemesine yardımcı olurlar. Süpürme kayanın dönmesini yavaşlatırken katettiği mesafeyi arttırır. Süpüren oyuncular skipten ve/veya atıcıdan aldıkları yön direktifleri ile kendi değerlendirmelerini kullanarak, uygun zamanlamayla, kayanın uygun pozisyona gelmesini gelmesini sağlarlar. Direktif verirken genellikle, atıcı veya skip "HARD" (Sert) diye bağırır. Bahsettikleri süpürücülerin buz yüzeyine uyguladıkları basıncın miktarıdır. Atışlar arasında takımlar oplanıp birbirlerine bir sonraki kayanın konumu konusunda danışırlar

Kayanın yollanması

Kayanın fırlatılması işlemi "yollama" (İngilizce:the delivery)diye adlandırılır. Zorunlu olmamasına rağmen tüm curling oyuncuları kayayı hack'den kayarak yollarlar. Kaymaya oyuncu bir ayağı (altında kaymaz bant olan teki) ile hacklerin birinden (ki bu konuma "hackde olmak"(İngilizce:in the hacks) denir) başlar. Sağ elli oyuncu için soldaki hackden, solak oyuncu için ise tam tersi hackden.
Kayayı yollarken hatırlanması gereken, kayanın ilerlemesi için gereken momentumun kaymak için kaç adım birlikte kayılacağıdır. Gerekli olmadıkça kolla kayanın itilmesi akıllıca olmaz. Hackde iken oyuncunun eğilmesi ve pistin diğer yanındaki skip ve skip'in süpürgesi ile aynı hatta olması gerekir. Hackde süpürge dengeye yarar. Farklı oyuncular süpürgelerini değişik şekillerde tutarlar. Süpürge kayanın diğer tarafındaki elde ve süpürmeye yaramayan tarafı buza doğru tutularak taşınır. Bu da süpürgenin yumuşak yüzünün buza sürtünmesini engellemeye yarar.
Herhangi bir yollamadan evvel kayanın çalışan yüzeyinin ve atıcının çevresinin temiz olması önemlidir. Bu da kayanın çalışan yüzeyinin elle yahut süpürge ile temizlenmesi ile çevrenin de yine süprge ile süpürülmesi ile sağlanır. Zira güzergahta veya çalışan yüzeydeki herhangi bir kir güzergahtan sapmaya ve atışın kaçırılmasına yol açar. Bu sapmanın gerçekleşmesine "pick" (Türkçe okunuşu "pik") adı verilir.
Kaya temizlendikten sonra ikinci adım kayanın dönüş yönünü saptamaktır. Skip atıcıya genelde bunu söyler. Atıcı böylece kayanın sapını saat iki yönünde ya da saat on yönünde tutacaktır. Atıcı kayayı fırlatırken sapı bu iki pozisyondan saat oniki pozisyonuna çevirerek elinden çıkaracaktır. Sapı saat on pozisyonunda olan kaya saat yönünde, sapı saat iki pozisyonunda olan kaya saatin tersi yönde dönecektir. Genellikle istenen dönüş sayısı durmadan önce kendi ekseni etrafında iki buçuk dönüşün tamamlanmasıdır.(wikipedia dan alıntıdır)

Bal ve Faydaları


Bal bakteri barındırmaz. Bütün canlıların yaşamlarını devam ettirebilmek için bir miktar neme ihtiyacı vardır. Bakteriler balla temas ettiklerinde nemden yoksun kalır ve yok olurlar ayrıca balın asidik tepkisi de bakterilerin yaşaması için uygunsuz bir ortam oluşturur.

İnsan vücudunu etkileyen birçok mikroorganizma balda yok olur. Bal içinde bakteri barındırmamakla kalmaz aynı zamanda bir bakteri yok edici olarak kullanılır. Örneğin Antibiotiklere karşı dirençli olduğu bilinen MRSA ( Metisiline Reziztans Staf Aureus) bakterisinin bala karşı koyamadığı tespit edilmiştir.

Dr. W.Sackett bal sayesinde tifo mikroplarını 48 saat içinde yok etmiştir. Dizanteri mikropları 10 saat içinde ölmüştür. (Murray Hayt ,The World of Bees ,Coward Mcnann Inc ,N.Y. s.185 )

Vücutta kemik ve dişlerin teşekkülünde önemli rol oynayan minerallerin balda bulunuşu kansız kalmış şahıslar, büyüme ve gelişme çağındaki gençler ve her yaşta insanların beslenmelerinde önemli rol oynamaktadır.

Balda şimdiye kadar oniki değişik enzim olduğu saptanmıştır. Enzimsiz yaşam mümkün olmazdı enzimler bütün biyokimyasal süreci organize eder, yönetir, düzene koyar ve hızlandırır hastalıkları iyileştirir. Balın içerdiği Magnezyum damarlarda kanın pıhtılaşmasını önler,ayrıca stresin olumsuz etkilerinden korur. Potasyum bağırsak adalelerinin faaliyetini hareketlendirir. Ayrıca sindirim için polenlerde önemlidir. Araştırmalarda alınan sonuca göre çiçek polenleri ince barsak mukozasında dolaşımı hareketlendirir. Dahası balı yedikten 20 dk. Sonra bağırsak cidarının bağışıklık sistemini kuvvetlendiren ve besinler yoluyla alınan zararlı maddelerin etkisinden koruyan maddeler barsakta serbest bırakılmasında etkili olur .Balda ayrıca vücudun ancak az miktarda üretebildiği Chocin maddesi vardır. Bu nedenle bu madde vücuda günde iki,üç gram verilmelidir. Chocin karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlar ve bu organın yağ bağlamasını önler. (http://www.genetikbilimi.com/genbilim/dogalilacbal.html)

Amerikan Dental Araştırmalar Birliğinin İllinois Chicago da düzenlenen ‘Oral Sağlık İçin Yararlı Yiyecekler’ konulu sempozyumda, balın diş çürüğünü önlediği ortaya konmuştur.Yeni Zelenda Waikata Üniversitesi Biyokimya uzmanı Bal Araştırma Ünitesi başkanı Doç. Dr.Peter Molan diş çürüğünden sorumlu bakterilerden Streptococcus mitis, Streptococcus Sabrinus ve Lactobacillus casii'nin ürettikleri asit miktarını balın önemli ölçüde azalttığını belirtmiştir. Bu durumun balın dental plaktaki dextran üretimini engellediğinden kaynaklandığı ve baldaki bir enzimin Hidrojen Peroksit ürettiği görülmüş bunun balın antibakteriyel etkisini artıracağını böylece dişetinin enflamatuar enfeksiyonlarının tedavisinde balın bu etkisinden faydalanılabileceği bildirilmiştir. Anti enflamatuar kompenentleri sayesinde şişliği ve ağrıyı azaltan özelliği ile balın yaraları iyileştirme konusunda mükemmel +bir sonuç verdiği saptanmıştır. (http://www.dentalgazete.com/)

Rota Virüs, E.Coli, Salmenalla gibi mikroorganizmaların sebep olduğu, ani ishal ve kusmalarla başlayan AKUT GASTROENTERİT’in yılda 0-5 yaş arası 500 milyon çocuğu ölümle tehdit ettiği belirtilmektedir. Son elli yıldır ishalli hastalara serum takılıyor, hasta damar yoluyla tedavi ediliyordu. Bunun pıhtı oluşması ve herhangi bir damarı tıkaması gibi sakıncalarının olduğu belirtilmektedir. Son zamanlarda Oral Rehidratasyon mayil denen şekerli, tuzlu solüsyonlar ile çok iyi netice elde ettiler. İshalli bir çocuğun aç bırakılması çocuğun ölmesine sebep olabilir.Oral tedavi Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından bütün dünyaya asrın buluşu olarak tavsiye edilmiş olup Brıtish Medical Journal adlı dergide yayınlanan bir makalede de Şeker yerine bal kullanmayı tavsiye etmiştir. (Mustafa ÖZER,Alternatif tıp ve şifa sofrası,İSTANBUL)

Yukarıda birkaç örneği verilen pekçok bilimsel araştırmalar sonucunda Bal gerek içinde barındırdığı vitaminler ve minerallerle gerekse yapısal özellikleri sebebiyle insanlar için tam bir şifa kaynağı olduğu tespit edilmiştir. Yaklaşık balın 500 hastalığa faydalı olduğu belirtilmiştir. İşte Balın faydalarından birkaçı:

İYİ BİR KORUYUCUDUR: Antibakteriyel özelliğinden dolayı içinde birçok gıda bozulmadan saklanabilir.

MİDEYE KUVVET VERİR: Baldaki şeker emilimi en kolay olan şeker olması ve Hazmı gerektirmediğinden kolayca kana geçer. Ve midedeki fazlalıkları dışarı atar.

KANSIZLIĞI GİDERİR: Kan yapıcı özelliğinin yanında hastalıktan yeni kalkmışlara kuvvet verir.

DAMARLARI AÇAR: Diğer şekerlerin oksine okisjen ile reaksiyona girdiğinde tam yanma meydana geldiği için kanda daha az atık madde bırakır. Kalp adelesine faaliyet ve zindelik vermesiyle Kalp Hastalarına faydalıdır.

ROMATİZMA:Romatizmal hastalıklarda haricen kullanmak hastayı kısa sürede iyileştirir.

ALERJİ: Alerjik vakıalarda pahalı ve zahmetli tedavilerin yerini alacak bir alternatif tedavidir.

AĞRI DİNDİRİCİ: Balın bilhassa buharı ağrı ve sızıyı birkaç dakika içinde dindirmeye başlar.

İŞTAH AÇICI: İhtiva ettiği A,B,C, ve diğer vitaminler ve mineraller insana zindelik verir.

DOĞAL DİŞ MACUNU: Diğer tatlı ve meyvelerin zıttı bal dişleri ve diş etlerini temizleyip parlatan bir macundur. Dişleri ve diş etlerini mikroplardan korur,ağızdaki yaraları tedavi eder.

KABIZLIK: Bilhassa sıcak bal şerbeti kabızlığı kısa sürede geçirir.

ŞİŞMANLIK: Bal içerdiği enzimler sebebiyle şişmanlığı önler. Bilhassa ılık bal şerbetinin zayıflatıcı özelliği vardır.

YARA İLTİHAP GİDERİR: Bugün modern tıpta ameliyat yaralarında bal kullanıldığı bilinmektedir. Cavanagh ve BEAZLEY adlı araştırmacılar balın laboratuar şartlarında özellikle boğaz iltihaplarında kendini gösteren Kalbi Tutacoli mikropları ile Candida Albicans isimli mantarlar üzerinde balın etkili olduğunu gözlüyorlar. İnhibin mikropların üremesini de önler.

BALGAM SÖKTÜRÜR: Balgamı keser vücudun pis rutubetini giderir.

GÖZE FAYDALIDIR: Gözün görme gücünü arttırır. Nar suyu ile karıştırılıp göze sürme gibi çekilirse gözün keskin görmesini sağlar.

KARIN AĞRISI: Karın ağrısını geçirir. Bal şerbeti karın ağrılarını çok kısa bir sürede dindirir.

İDRAR: Söktürür. Mesane yollarını temizler. İltihabını giderir.

KÖPEK ISIRMASI’na karşı faydalıdır. Köpek ısırınca bal şerbeti içilir. Ve köpeğin ısırdığı yere bal sürülür.Kuduz ihtimaline karşı tıbbi tedbirler ayrıca alınmalıdır.

CİLDİ GÜZELLEŞTİRİR: Vücud bal ile oğulursa cilt yumuşar. Bitleri öldürür.

SAÇLAR’ ı besler. Saça sürülürse saçları yumuşatır. Besler,uzatır,parlaklık ve canlılık kazandırır.

NEZLE’yi geçirir. Bal limonla veya sütle içilirse nezle için çok faydalıdır.

VEREM: Özellikle çiçek balı gül ile karıştırılıp sabah akşam yenirse akciğer yaraları ve vereme çok faydalıdır.

YANIKLAR: Bal zeytinyağı ve gres yağıyla karıştırılıp yanan yerlere sürülürse acı,sızı çekilmez. Yanık kısa sürede iyileşir. Yanık izi kalmaz.

VARİS’e faydalıdır. Bal vücudda olan olan varis ve varis yaralarına masaj yapılarak sürülürse çok faydalıdır.

KARACİĞER: Bal karaciğer ve göğsü temizler. Baldaki ciholin karaciğerin fonksiyonunu kuvvetlendirir. Ve hücrelerinde toplanan yağın giderilmesi için harekete geçirir.

SARILIK: Balla salatalık rendelenerek yenirse susuzluğu giderir. Kanı temizler. Sarılığı kısa sürede iyileştirir.

TERLEME’yi giderir. Bal mumu ile birlikte birkaç gün sakız gibi çiğnenirse burun tıkanıklığı ve bundan dolayı meydana gelen terlemeyi giderir.

İSHAL’i durdurur. Soğuk bal şerbeti ishale çok faydalıdır. Kısa sürede durdurur.

ALACA: Alaca hastası olanlar en az iki-üç ay sabah aç karnına bir su bardağı bal şerbeti içerse şifa görür.

KOLESTOL’ü düşürür. Yatağını ıslatan çocuklar için gayet faydalıdır. İLAÇLARIN YAN TESİRİ’ni önler. Zararlarını nötüre eder. AKNE için iki çorba kaşığı bal iki çorba kaşığı süt limon suyundan oluşan karışımın sürülmesi faydalıdır. Büyüme çağındaki çocukların ZEKA GELİŞİMİ’ne azımsanmayacak derecede olumlu etkisi vardır. Ayrıca önemli ölçüde CİNSEL GÜCÜ arttırıcı özelliği vardır.

Keçi boynuzu(Harnup)Faydaları



Bir çok insan tanıdım,alerjik nefes darlığı çeken; Bu insanlar yılın belli mevsimlerinde kortizon tedavisinden başka çare bulamayanlardı. Öksürük krizlerinin nedenli şiddetli olduğunu anlatıyorlardı. Keçiboynuzunu önerdiğim bu insanların çoğu daha hemen ertesi gün rahatlamaya başladıklarını anlatıyorlardı. Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenler de olumlu sonuçlar aldıklarını belirtmişlerdir. Keçiboynuzunda bulunan bazı etkin maddeler aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
KEÇİBOYNUZU NEDİR?
Anadolu'da bazı yörelerde harnup olarak da bilinir. Yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık 1500 km2lik sahil şeridinde doğal olarak yetişmektedir. Keçiboynuzu, yetişmeye başladığı ilk 15 yıl meyve vermeyen bir bitkidir. Meyveleri ilk başlarda yeşil olup, olgunlaştıkça kahverengileşen ve tam olgunlaşınca parlak kahverengi renk alır.

Keçiboynuzunun en büyük özelliğinefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir

Keçiboynuzunun içerdiği gallik asiti nsan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki, bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

analgesic
Ağrı kesici
Antiallergenic
Alerjiye karşı
Antiasthmatic
Astıma karşı
Antibacterial
Bakteri yok edici
Antibronchitic
Bronşite karşı
Anticancer
Kansere karşı
Antihepatotoxic
Karaciğeri toksinden arındırıcı
Antioksidant
Serbest radikalleri yok edici
Immunostimulant
Bağışıklık sistemini güçlendirici
Antiviral
Mikroplara karşı
Antiseptic
Antiseptik
Cancer-preventive
Kansere karşı koruyucu
Antinitrosaminic
Nitrozamin yok edici
Bronchodilator
Bronş genişletici
Antipolio
Çocuk felçine karşı
Yukarıdaki listede görüldüğü gibi gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.

Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkan. Balgam söktürücügücü veastıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle özleyeceklerdir.

Keçiboynuzu, insanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir. Özellikle sigara içen insanlarda akciğer kanserine yakalanma riskinin ne kadar yüksek olduğu, bu konuyla ilgili hemen her klinik deneyde ortaya konmaktadır.

Değerli okuyucu, bir insanın kendi kendine (sağlığı açısından) verebileceği en büyük zarar; sigara içmesidir. Unutmayınız ki, sigara içmek sadece akciğer kanserine yakalanma riskini artırmıyor, genel olarak insan sağlığını olumsuz etkileyen zararlı bir alışkanlıktır.

Keçiboynuzu akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir. Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır. Ancak bir bitkinin hastalığı önleyici özelliği ile hastalığı tedavi etme özellikleri birbirlerinden farklı şeylerdir. İşte keçiboynuzunun akciğer kanserini tedavi etmekteki gücünü artırıcı farklı etkin maddeler içeren ikinci bir bitkiye ihtiyaç vardır. Bu ikinci takviye bitkikırmızı turptur.

Keçiboynuzunda kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır. Kaffein ve theobromine içermediği içinde tansiyon problemi olanların rahatlıkla kullanabilecekleri bir bitkidir. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir. Bu nedenleosteoporozrahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir.

KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ

Faydaları:

*Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)
*İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir
* Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
* Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir.
*Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
* Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.
*Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yaralı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.
*İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.
*Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler
*İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar

3 Mart 2010 Çarşamba

Çağın hastalığı Depresyon






Çağın hastalığı Depresyon

Depresyonun, uzun süre devam eden derin üzüntü hali, durgunluk, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık, konuşma ve hareketlerde yavaşlama şeklinde ortaya çıktığı, kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde 10'unda, ergenlerin de yüzde 5'inde görüldüğü belirtildi. Depresyonu; depresif, kronik, majör ve lohusalı olarak 4 gruba ayıran uzmanlar bunları kısaca şöyle tanımlıyorlar:
Depresif reaksiyon: Kişinin başına gelen belli bir olaydan kaynaklanır. Derin üzüntülü bir duygu hali hakimdir. Genellikle çok ciddi bir durum değildir ve geçicidir. Şikayetler şiddetli olabilir ama genellikle tedavi gerektirmez ve iki hafta ile altı Ay arasında kendiliğinden iyileşir.
Kronik depresyon (Distimik bozukluk): Şikayetler ve şikayetlerin şiddeti depresif reaksiyona benzer ama distimik bozukluk daha uzun sürer (en az iki yıl).
Majör depresyon: Ciddi bir rahatsızlıktır. Davranış bozuklukları, hatta intihar bile görülebilir. Hastalarda sadece derin üzüntü ve çökkünlük hali değil, aynı zamanda günlük olaylara karşı ilgisizlik, aşırı yorgunluk, uyku problemleri, suçluluk ve değersizlik hissi vardır. Belli nöbet dönemleri halinde seyreder. Hastaların çoğu ilk nöbetten kurtulsa da nüks ihtimali yüksektir. Majör depresyon genellikle kendiliğinden başlar, veya depresif reaksiyonda olduğu gibi olayı başlatan belli bir travma veya stres vardır. Hastalarda intihara teşebbüs olabileceği için mutlaka tedavi edilmelidir.
Lohusalı depresyon: Kadınların yaklaşık %10-20''si doğum sonrasında depresyon geçirir. Şikayetler birkaç haftadan bir yıla kadar sürebilir."

Uzmanlara göre, depresyonların genel belirti ve bulguları ise şöyle:
"Derin üzüntü hali, pesimizm. Suçluluk, değersizlik, işe yaramazlık veya umutsuzluk hissi. Günlük olaylara ilgisizlik. Cinsel fonksiyonlarda azalma. Konsantrasyon güçlüğü, hafızada zayıflama. Uykusuzluk veya aşırı uyuma. Kilo alma veya kilo kaybı. Halsizlik, bitkinlik. İntihar etme veya ölüm düşüncesi. Az konuşma, yavaş hareket etme. Kendine güvensizlik.

Depresyon tedavisiinn mutlaka psikiyatrist kontrolü Altına alınması ve intihar riski olanların hastaneye yatırılması gerektiğini ifade eden uzmanlar bu hastalara psikoterapi ve ilaç tedavisi uygulandığını belirtiyorlar. İlaç tedavisinde genellikle trisiklik antidepresanlar ve lityum Tuzları kullanılıyor".
İHA

Depresyon Nedir
Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak depresyondaki kişide kederli ve üzgün bir duygudurum ile birlikte görülen bazı değişiklikler
zamanla oluşur. Bu durumda kişi her şeyi olumsuz olarak değerlendirerek karamsarlık düşünceleri ile geçmişi ve geleceği düşünmeye başlar. Bu düşünceler istemese de kişinin aklına gelir. Yani günlük yaşantıda her şeyin olumsuz taraflarını görür.
Yalnız normal sınırlarda kabul edilecek Gün içerisindeki duygulanımdaki çökkünlükler depresyon sayılmaz. Depresyon diyebilmemiz için aşağıda sıralanmış belirtilerin gün içerisinde hemen hemen gün boyu ve en az son on beş gündür devam ediyor olması gerekir.
• Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali ( kendini mutsuz, ağlamaklı, kederli hissetme hali).
• Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler, hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama , bıkkınlık, cinsel isteksizlik ).
• Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı ( bir ay içinde vücut ağırlığının %5 inden fazlasının artması ya da azalması) ya da hemen her gün iştahta artma yada azalmanın olması.
• Hemen her gün uykusuzluk yada aşırı uyku hali.
• Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk
• Hemen her gün halsizlik ,yorgunluk hisleri,daha önceki Günler kadar enerjik hissetmeme.
• Hemen her gün kendini değersiz hissetme,küçük görme,kendini beğenmeme,suçlu ya da günahkar hissetme hali.
• Hemen her gün düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara, okunan şeylere, izlenilen dikkatini verememe, gibi) ya da kararsızlık hali.
• Tekrarlayan ölüm düşünceleri,intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
Depresyonun Nedenleri
Depresyon sık görülen bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu sıklık yaklaşık her dört kişiden biri olarak ifade edilebilir. Depresyon tedaviye cevap verir ve kişilerin çoğunluğu iyileşir. Hiçbir neden olmaksızın depresyon başlayabilir. Nedenleri şöyle özetleyebiliriz :

• Olumsuz yaşam olayları ile karşılaşma
• Büyük üzüntülere neden olabilecek kayıplar ve yas
• İş yaşamı sorunları
• Partner, evlilik,
Aile sorunları
• Hamilelik ve
Lohusalık süreci
• Kalıtsal yatkınlık
• Fazla
Alkol kullanımı
• Bazı hastalıklar ( Kanser, Multiple Skleroz, Epilepsi, Aids gibi ölümcül hastalıklar )
• Bazı ilaçlar ( Kardiyak ve hipertansifler gibi )
• Doğum ve hamilelik süreci
• Menapoz - Antrapoz dönemi
• Mevsim değişiklikleri
• Ülke, şehir değiştirme, yeni yaşam koşulları

Depresyon Tedavisi
Depresyon tedavisi son
zamanlarda oldukça kolay hale gelmiştir. Depresyon tedavisi duygular, düşünceler ve davranışlar üzerinde çalışmakla da olabilir, ilaç tedavisi ile de olabilir. Uygun olduğuna karar verilmesi için bir uzman (psikolog/psikiyatrist) tarafından değerlendirilmek yeterli olacaktır.
Uzman ile yüz yüze görüşmek tedavi başlangıcını oluşturacak ilk adımdır. Uzman, bilimsel ve ölçülebilir yöntemlerle sizi değerlendirecek ve en uygun tedaviyi size önerecektir.Bilişsel olumsuzlukları ve öğrenilmiş çaresizlik düşüncelerini gidermek için psikoterapiye ihtiyaç vardır. İlaç tedavisine de serotonin ve noradrenalin üzerinden etki yapan antidepresan dediğimiz ilaçlar kullanılır. Yine de ilaç tedavisinin hızlandırılabilmesi için psikoterapiye ihtiyaç vardır. Depresyonu oluşturan nedenlere yönelik olarak psikososyal stres faktörlerinin de ortadan kaldırılması süreç içerisinde iyileşmeyi hızlandıracaktır. Bu dönem içerisinde kişinin hayatını mevcut depresyonun ez az şekilde etkilemesi için, durumun bir psikolog tarafından değerlendirilmesi ve vakit geçirilmeden tedaviye başlanması önemli olabilmektedir.
Depresyon tedavisi ilerledikçe kişiler bu değişiklikleri fark edebilmekte ve bu değişiklikler bilimsel yöntemlerle ölçülebilmektedir. Depresyonun tanısı ve tedavisi tüm dünyada uzmanlar tarafından üzerinde çalışılan ve üzerinde fikir birliğine varılmış uygulamaların yer aldığı bir alandır.
Depresyonla mücadelede yöntemleri:
1. Belli aralıklarla
nefes alıp verme yoluyla rahatlama.
2. Bir yere uzanarak baş kısmından başlayarak ayaklara kadar bölge bölge gevşeme.
3. Düzenli beslenme
4. Problem yaratan durumun nedenlerini araştırıp bulma ve ortadan kaldırma.
5. İnanç ve değerleri sınamayı öğrenme
6. Duygularını açık ve uygun bir şekilde paylaşma
7.
zamanı iyi kullanma
8. Sosyal destek alma
9. İletişim becerilerini güçlendirme
10.Problem çözme becerilerini güçlendirme

Bir insan olarak:
• Aşırı rekabet düşkünü olmayın
• Her yaptığınız işte başarılı olmak zorunda değilsiniz
• Aceleci olmayın
• Saldırgan olmayın
• Her şeyin kontrolünü elinizde tutmaya uğraşmayın
• Kendinize güvenin
• Kendinizle barışık olun

Depresyonda Hasta Yakınlarına Düşen Görevler
Depresyon, sadece hastanın kendisi üzerinde değil çevresi üzerinde de, baskı yaratabilir. Hastalığın isteksizlik, neşesizlik, zevk alamama gibi belirtileri nedeniyle sosyal ilişkilerde de bir bozulma olur. Üstelik hastalık ne kadar uzun sürerse bu bozulma da o denli
ağır hale gelir. Ortada belirli bir neden yokken kişinin üzüntülü, karamsar, tahammülsüz hissetmesi çoğu zaman çevresindekiler için anlaşılır değildir. Depresyondaki bir kişinin yakınlarının öncelikler bu durumun hastalık olduğunu kabul etmeleri gerekir. Bu hastalık, beyindeki metabolizmanın belli bir bozukluğundan doğar. Hastalanan kişi ise bu bozukluğun meydana gelmesinden sorumlu değildir. Bu sebeple hastalıktan dolayı utanmak, suçlanmak ya da hastanın kendisini suçlamak doğru olmaz.

Hasta yakınları çoğu zaman ne yapacağını bilmez halde yardım için çırpınırlar. Öncelikle yapmaları gereken hastayı doktora gitmeye ve ona rahatsızlığını ayrıntılı bir şekilde anlatmaya ikna etmektir. Depresyon tedavisi mümkün olan bir hastalıktır ancak tedavi zaman ister. O sebeple sabırlı ve anlayışlı olmak gerekir. Hastalığın doğası gereği karamsar ve umutsuz olan depresyonlu kişiye umut verici sözlerle yaklaşmalı, durumun tedavisinin mümkün olduğu sık sık hatırlatılmalıdır. Tedavinin ilk haftalarında düzelme olmaması hastanın umutsuzluğunu artırabilir. Psikiyatrik ilaç tedavilerinin etkilerinin çoğu zaman iki üç haftadan sonra ortaya çıktığı gerçeğini sık sık hatırlatın. İsteksiz, hiçbir şeyden zevk almayan hastanın neşelenmesi, onun hoşuna gitmesi için onu aktivitelere zorlamak doğru olmaz. Bu durumda planlanan aktiviteyi enerji kaybı ya da isteksizlik nedeniyle gerçekleştiremeyen hasta kendisini aciz ve beceriksiz hissedebilir. Onu yük altına sokmayacak kısa gezintiler gibi tekliflerde bulunun ancak ısrar etmeyin. Tedavisi ilerledikçe hastanızın enerjisi isteği yerine gelecek, tekliflerinize daha Sıcak bakacaktır.
Antidepresan ilaçlar yıllar boyunca kullanıldığında bile bağımlılık oluşturmazlar. Modern tıbbın kullandığı antidepresanlar uyutarak sorunları unutturan ilaçlar değildir. Beyindeki bozulan metabolizmayı düzelterek depresyon belirtilerinin azalmasını sağlar. Depresyon kişinin kendi kendine yenebileceği bir durum değildir. Bu sebeple “ilaçlar bağımlılık yapar, kullanma, kendi kendinin doktoru ol” gibi önerilerde bulunmanız hastanın durumunu kötüleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Çağdaş tıbbın sağladığı imkânlar sayesinde depresyon hastalarının
başarıyla tedavi edilmeleri mümkün olmaktadır. Kullanılan tedavi hastaya uygun olduğu takdirde, depresyon birkaç hafta veya ay içerisinde düzelmeye başlar. Ancak depresyon genellikle haftalar veya aylar süren bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıktığından, tedavisi de elbette zaman ister. Sadece bir kaç gün içinde çabucacık iyileşme ihtimali olmadığı için sabırlı
olmanız gerekir. Depresyon o kadar yaygın bir hastalıktır ki, hemen hemen her Ailede depresyon hastası olan bir kişi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak hasta, hekim ve Ailenin işbirliği yapması ile bu hastalığın tedavisinde başarı şansının yüksek olduğunu unutmamak gerekir.

Sinir Krizi



Sinir Krizi

Aşırı derecede sinirlenme ve sonucunda gözü hiç bir şey görmeden tüm dış dünyaya meydan okuma halidir.

sinir krizi esnasında aslında kriz geçiren sinirlerimiz değil, adrenal bezlerimizdir. Yüksek oranda stres, bir sinir krizinin temel nedenidir. Stres, sadece bizi sinirlendiren, canımızı sıkan veya aşırı derecede heyecanlandıran olaylardan kaynaklanmaz. Günlük yaşantımızda meydana gelen birtakım alışkanlık değişimleri (beslenme veya uyku düzeni değişiklikleri gibi), bir yerden başka bir yere taşınma ve Hava değişimleri gibi birçok olay, stres sebebidir.

Stres nedeniyle, “GAS-Genel Adaptasyon (Uyum) Sendromu” adı verilen bir dizi fizyolojik değişim tetiklenir. Bu sendrom 3 aşama içerir: 1) Alarm, 2) Karşı koyma, ve 3) Patlama.

Bu evrelerin her biri, böbreklerimizin üzerinde yer alan adrenal bezler tarafından düzenlenir. Adrenal bezlerin iç kısmına “adrenal medulla” adı verilir ve buradan Adrenalin ve noradrenalin hormonları salgılanır. Bu iki hormon, vücudumuzun stres verici koşullar ile savaşmasına yardımcı olur. Adrenal bezlerin dış kısmı ise “adrenal korteks” olarak isimlendirilir ve bu bölgeden de çeşitli Hormonlar salgılanır. Kan şekeri ve vücutta Mineral dengesinden sorumlu olan bu hormonlar da, ağır stres koşulları altında, enerji ve kan içeriği sağlamaları yoluyla vücuda yardımcı olur. Bunlar, GAS sendromunun karşı koyma aşamasını teşkil eder. Stres belirli bir oranın üzerine çıktığında ise, sinir krizi dediğimiz olay meydana gelir. Burada gerçekleşen şey, patlama fazına ulaşma ve artık hormonların, vücudun kendi iç dengesini sağlayamaz olmaları durumudur. Vücuttaki enerji ve mineral dengesinin alt üst olması sonucu beyin, kalp, kan damarları, bağışıklık sistemi ve vücudumuzun diğer birçok bölgesi etkilenir. Bu tip bir patlama durumu, vücudun belirli bir bölgesinin veya vücudun tamamının güçsüz düşmesi ile sonuçlanır. Fizyolojik stres sonucu ortaya çıktığı bilinen hastalıklar arasında kanser, şeker hastalığı, otoimmün rahatsızlıklar, astım, adet düzensizlikleri, artrit, kolit, ülser, kalp hastalıkları ve Depresyon sayılabilir.

Yaklaşan bir sinir krizinin belirtileri çoğunlukla yorgunluk, halsizlik, irritasyon, iştah azalması, kan basıncında kronik yükselmeler, şevk ve ilgi azalmasıdır.

Strese karşı egzersiz, meditasyon, masaj, düzenli uyku ve tatil gibi rahatlatıcı şeylerin yanı sıra; iyi bir dinleyici ile konuşma ve dengeli beslenme gibi koşullar da yardımcı olabilir. vitamin ve mineral kürleri de stres ile savaşmada yardımcı olacaktır. Stresli koşullar altında, vücut bol miktarda potasyum kaybeder. C vitamini ise, adrenal bezlere yardımcıdır. Bu tip vitamin ve Minerallerin vücutta eksikliği, strese karşı dayanıksız olmayı beraberinde getirecektir.

1 Mart 2010 Pazartesi

En İyi 100 Film


Empire dergisinin 20bin okurunun oylarıyla belirlenen listeye şöyle bir göz atalım...

1. The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli)
2. The Empire Strikes Back (Yıldız Savaşları: İmparator)
3. The Fellowship of the Ring (Yüzüklerin Efendis: Yüzük Kardeşliği)
4. Star Wars (Yıldız Savaşları)
5. The Godfather (Baba)
6. Pulp Fiction (Ucuz Roman)
7. The Return of the King (Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü)
8. Fight Club (Dövüş Kulübü)
9. Goodfellas (Sıkı Dostlar)
10. The Matrix
11. Jaws
12. The Usual Suspects (Olağan Şüpheliler)
13. The Godfather Part 2 (Baba 2'nci Bölüm)
14. Alien (Yaratık)
15. Raiders of the Lost Ark (Kayıp Hazine Avcıları)
16. Gladiator (Gladyatör)
17. Aliens
18. The Lord of the Rings: The Two Towers (Yüzüklerin Efendisi: İki Kule)
19. Casablanca
20. Back to the Future (Geleceğe DÖnüş)
21. Se7en (Yedi)
22. Heat
23. L.A. Confidential
24. Apocalypse Now (Kıyamet)
25. The Big Lebowski
26. Citizen Kane (Yurttaş Kane)
27. Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri)
28. Die Hard (Zor Ölüm)
29. Raging Bull
30. Some Like it Hot (Bazıları Sıcak Sever)
31. Lawrence of Arabia (Arabistanlı Lawrence)
32. Blade Runner
33. 2001: A Space Odyssey (2001 Uzay Macerası)
34. Jurassic Park
35. E.T. The Extra Terrestrial
36. Batman Begins (Batman Başlıyor)
37. Terminator 2: Judgment Day
38. Lost in Translation (Bir Konuşabilse)
39. The Silence of the Lambs (Kuzuların Sessizliği)
40. Revenge of the Sith
41. Donnie Darko
42. Amelie
43. Taxi Driver
44. Magnolia
45. Toy Story (Oyuncak Hikayesi)
46. Schindler's List (Schindler'in Listesi)
47. Pirates of the Caribbean (Karayip Korsanları)
48. Return of the Jedi (Jedi'nin Dönüşü)
49. Memento (Akıl Defteri)
50. Almost FamousK
51. American Beauty (Amerikan Güzeli)
52. Chinatown (Çin Mahallesi)
53. Rear Window (Arka Pencere)
54. True Romance
55. The Shining
56. Ghostbusters (Hayalet Avcıları)
57. The Exorcist (Şeytan)
58. Titanic
59. Dr. Strangelove
60. Grosse Pointe Blank
61. Moulin Rouge!
62. City of God (Tanrıkent)
63. Vertigo (Yükseklik Korkusu)
64. The Princess Bride
65. Scarface (Yaralı Yüz)
66. Sin City (Günah Şehri)
67. Once Upon a Time in the West (Bir Zamanlar Batıda)
68. Gone with the Wind (Rüzgar Gibi Geçti)
69. Annie Hall
70. Seven Samurai (Yedi Samuray)
71. Saving Private Ryan (Er Ryan'ı Kurtarmak)
72. Rocky
73. The Wizard of Oz (Oz Büyücüsü)
74. Withnail & I
75. The Third Man
76. A Clockwork Orange (Otomatik Portakal)
77. Cool Hand Luke
78. Toy Story 2
79. Kill Bill Vol. 1
80. Braveheart (Cesur Yürek)
81. It's a Wonderful Life
82. Stand by Me
83. Eternal Sunshine of the Spotless Mind
84. Evil Dead 2
85. Monty Python's Life of Brian
86. Psycho (Sapık)
87. Garden State
88. Serenity
89. Double Indemnity
90. Clerks
91. Shaun of the Dead
92. This is Spinal Tap
93. The Searchers
94. Jerry Maguire
95. Edward Scissorhands (Makas Eller)
96. Leon
97. The Lion King (Aslan Kral)
98. Superman
99. The Thing
100.The Terminator

Ürtiker(Kurdeşen)


Ürtiker ,halk dilinde kurdeşen olarak bilinen hatta zaman zaman büyüklerin kızdığında dilinden dökülen(kurdeşen ol!inşallah) stressli zamanlarımızı anlatmak için kullandığımız bir deytim(kurdeşen oldum)...bakalım neymiş bu ürtiker

Ürtiker vücudun herhangi bir yerinde gruplar halindeoluşan, soluk kırmızı renkli kabarıklıklardır. Bu döküntü bir kaç saat içinde geriler. Eski bir döküntü solarken yerine yenileri çıkabilir. Boyutları bir kalem arkası büyüklüğünden, bir tabak büyüklüğüne kadar değişebilir ve birleşerek büyük alanlar oluşturabilirler. Genellikle kaşıntılıdır, fakat yanma ve batma hissi de olabilir.
Ürtiker kan plazmasının derideki küçük damarlardan dışarı çıkması sonucu oluşur. Bu duruma histamin denen kimyasal maddenin salgılanması neden olur. Histamin mast hücresi dediğimiz hücrelerden salgılanır. allerjik reaksiyonlar, yiyeceklerin içinde bulunan bazı kimyasal maddeler ve bazı ilaçlar histamin salınımına neden olabilir. Bazen ürtikerin neden oluştuğu saptanamayabilir.

Ürtiker oldukça yaygındır. İnsanların % 10-20 si yaşamı boyunca en az bir kez ürtiker atağı geçirir. Bir çok atak bir kaç gün veya haftada geriler. Bazen de yıllarca sürebilir.
Ürtiker göz etrafında, dudakda, cinsel bölgede geliştiğinde aşırı bir şişliğe neden olur. Bu durum hastaları korkutmasına rağmen, genellikle 24 saat içinde geriler. Bununla birlikte nefes almakta ve yutkunmakta zorluk var ise acilen bir doktora başvurulmalıdır.

Akut Ürtiker

Altı haftadan kısa süren ürtikere akut ürtiker denilir. Bu tip ürtikerlerde genellikle ürtikere sebep olan neden bulunabilir. En sık rastlanılan neden gıdalar, ilaçlar ve enfeksiyonlardır. Böcek ısırıkları ve bazı iç hastalıkları ile birlikte görülebilir. Diğer nedenler ise basınç, soğuk ve güneş ışınlarıdır.

Gıdalar
En sık ürtiker yapan gıdalar fındık, çikolata, balık, domates, yumurta ve süttür. Pişmemiş yiyecekler pişmişlere göre daha sık olarak reaksiyona neden olur. Gıdalara eklenen katkı maddeleri ve koruyucular da ürtikere neden olabilir.
Ürtiker neden olan yiyeceğin yenilmesinden bir kaç dakika ile 2 saat arasındaki bir sürede meydana gelir. Bu süre gıdanın sindirim sisteminden emilme süresine göre değişir.
İlaçlar
Antibiyotik, ağrı kesici, sakinleştirici ve idrar söktürücü ilaçlar sıklıkla ürtikere neden olur. Anti asit denen mide ilaçları, romatizmada kullanılan ilaçlar, vitaminler, göz ve kulak damlaları, kabızlık ilaçları vajinal fitiller ürtiker nedeni olabilir. Bu tip bir döküntünüz olduğunda doktorunuza kullandığınız ilaçları söylemek önemlidir.
Enfeksiyonlar
Bir çok enfeksiyon ürtikere neden olabilir. Çocuklarda soğuk algınlığı en sık rastlanılan nedendir.

Kronik ürtiker
Altı haftadan fazla süre devam eden ürtikere kronik ürtiker denilir. Bu tip ürtikerin nedenini bulmak, akut ürtikere göre çok zordur. Kronik ürtilerli hastaların çok azında etken saptanabilir. Doktorunuz ürtikerin sebebini bulmak için size bir takım sorular soracaktır. Hastalığa ait spesifik bir test bulunmadığından doktorunuz size soracağı sorular ve muayene bulgularına göre bazı testler isteyecektir.
Fiziksel ürtikerler
Ürtiker güneş ışınları, sıcak, soğuk, basınç, titreşim ve egzersize bağlı olarak gelişebilir. Güneş ışınlarına karşı gelişen ürtikere solar ürtiker denilir. Bu durum nadiren görülür ve güneşe maruz kalındıktan bir kaç dakika sonrasında gelişir ve bir iki saat içinde geriler. Soğuğa karşı gelişen ürtiker daha yaygındır. Bu tip ürtiker soğuğa maruz kaldıktan sonra derinin ısınması ile ortaya çıkar. Eğer soğuk vücudun geniş alanını etkilemişse, çok fazla histamin salgılanır ve bu durum nefes darlığı, yaygın kızarıklık, yaygın ürtiker ve bayılmaya neden olabilir.

Dermografik ürtiker
Deride yapılan bir ovuşturma veya bir herhangi bir cisim ile bastırıldığında bu alanda ürtiker gelişmesi dermografizm olarak bilinir. Bu durum toplumda % 5 oranında görülür. Özellikle genç bayanlarda aylarca hatta yıllarca devam edebilir.
Tedavi
En iyi tedavi etkenin saptanması ve bu etkenden sakınılmasıdır. Bu kolaylıkla yapılamaz ve bazen imkansızdır. Doktorunuzun yazacağı antihistaminik dediğimiz ilaçlar genellikle ürtikerde iyileşme sağlar. Ürtikerin oluşmaması için en iyi yol anthistaminiklerin düzenli bir şekilde alınmasıdır. Doktorunuz size en uygun olan bir veya birden fazla antihistaminik seçeneğini reçeteleyebilir. Şiddetli olgularda epinefrin veya kortizon enjeksiyonuna ihtiyaç duyulabilir.